Gıda Mühendisleri Derneği > Yazılar > Blog Yazıları > Hayvansal Gıda Kaynaklı Bakterilerin Antibiyotik Direnci
Yayınlayan: Fatma Beyza Özpınar
Kategori: Blog Yazıları

Hayvansal Gıda Kaynaklı Bakterilerin Antibiyotik Direnci

Antibiyotiklerin hayatımıza girişi 1928 yılında Alexander Fleming’in penisilini keşfetmesiyle başlamıştır. Enfeksiyon hastalıklarında tedavi edici etkisi olmasının yanı sıra, tavsiye edilen miktardan fazla kullanılması durumunda vücudumuzda antibiyotik dirençli bakteri oluşabilmektedir ve bu bizim enfeksiyonel bir hastalığımız olduğunda daha geç iyileşmemize veya tedaviye yanıt veremememize neden olur. Bu bakteriler sadece ilaç vasıtasıyla vücudumuza alınmayıp, gıda veya su yoluyla da alınabilmektedir. Gıdalarda antibiyotik direnci genellikle et ve süt ürünleri gibi hayvansal kaynaklı ürünlerin tüketimi sebebiyle oluşmaktadır. Çünkü hayvanı iyileştirme amacıyla kullanılan antibiyotikler, yanlış ve gereğinden fazla kullanıldığında onlarda gelişen antimikrobiyal dirençli bakteriler, biz bu hayvandan elde edilen ürünleri tükettiğimizde direnç genlerini bize geçirebilmektedir (Teuber, 2001). Bu yazımızda hayvansal kaynaklı gıdayla alınan antibiyotik dirençli bakterilerden, hangi antibiyotiğe direnç gösterdiğinden ve bunların olumsuz etkilerinden bahsedeceğiz.

Antibiyotik Direnci

Bakterilerde antibiyotik direnci doğal ve kazanılmış olmak üzere iki farklı şekilde gerçekleşmektedir. Doğal direnç kalıtsal olup, horizantal olarak aktarılıp patojen bakteriler için risk oluşturmaz (Demirel & Gürler, 2016). Kazanılmış direnç ise direnç oluşumunu kodlayan genler veya bakteri genomunun mutasyonu sonucunda oluşmaktadır. Direnç gelişiminden sorumlu genler, antibiyotiğin uzun süre kullanımıyla gelişmektedir (van Hoek, ve ark., 2011). Substratlar, direnç gelişimi üzerinde bakteri metabolizmasında önemli bir rol oynar (Davies, 1997). Gastrointestinal sistemde bulunan mikroorganizmalar ile patojenler arası gen transferi olduğu bilinir. Dolayısıyla patojenler, birçok antibiyotiğe dirençliyse hastalığın iyileşmesi kaçınılmazdır (Scott, 2002). Bu direnç genlerinin büyük çoğunluğu gıdalardan geçmektedir.

Gıda Kaynaklı Antibiyotik Dirençli Bakteriler

Fermantasyon veya probiyotik amaçlı kullanılan laktik asit bakterilerinin antibiyotik direnç riskleri denetlenmelidir (Yalanca, 2009) (Demirel & Gürler, 2016). Ayrıca Staphylococcus ve Enterococcus gibi laktik asit bakterilerinin düşük pH ve düşük su aktiviteleri koşullarında hayatta kalabilme kabiliyetine sahip olduklarından, direnç genlerini taşıma ihtimalleri de yüksektir (Teuber, 1995). Enterococcus spp.’ler arasında vankomisin dirençli çeşitli Enterococcus faecalis ve Enterococcus faecium suşları saptanmıştır (Demirel & Gürler, 2016). Farklı çiğ süt ve peynirden izole edilen koagülaz pozitif stafilokok (KPS) ve koagülaz negatif stafilokok (KNS) suşlarının penisiline, ampisiline, metisiline, tetrasikline, gentamisine, eritromisine, siprofoksasine, trimethoprim-sulfometoksazole dirençli olduğu bulunmuştur (Yücel & Anıl, 2011). Etlerden izole edilen KNS türlerinden S. xylosus ve S. epidermidis izolatları tetrasiklin ve kloramfenikole direnç göstermiştir (Perreten ve ark., 1998). Tetrasiklin direnci Lactobacillus spp. arasında da oldukça yaygındır.

Boğa istemeyen inek - Sığırlar - VetRehberi

Sonuç

Antibiyotiğe dirençli bakterilere karşı alınabilecek çeşitli önlemler arasında; çiftliklerde hayvanların tedavisinde kullanılan antibiyotikler, yetkili kurumlarca denetlenerek doz aşımına uymalıdır. Bununla beraber, kesim ve sağım sırasında gerekli hijyen koşulları sağlanmalı, deri ve fekal mikrofloradan bulaşabilecek muhtemel direnç genlerinin önüne geçilmelidir (Demirel & Gürler, 2016). Starter kültürler hem fermantasyon teknolojisi açısından hem de insan sağlığı açısından faydaları olsa da direnç genlerinin alımı halk sağlığı açısından risk oluşturmaktadır. Bu yüzden hayvan üretiminde ve starter kültürlerde antimikrobiyal ilaçların kontrol altına alınması ve denetlenmesi büyük önem taşımaktadır.

Önceki yazım ilginizi çekebilir: Sucuğun Üretimi ve Mikrobiyolojisi

Kaynakça

Davies, J. (1997). Origins, acquisition and dissemination of antibiotic resistance determinants. Ciba Found Symp, 207, s. 15-27.

Demirel, Y. N., & Gürler, Z. (2016). Hayvansal Gıdalardan İzole Edilen Laktik Asit Bakterilerinin Antibiyotik Direnç Profilleri. Kocatepe Veterinary Journal, 9(4), 372-378.

Perreten , V., Giampa , N., Schuler-Schmid , U., & Teuber, M. (1998). Antibiotic resistance genes in coagulase-negative staphylococci isolated from food system. Journal of Applied Microbiology, 21(1), 113-120.

Scott , K. (2002). The role of conjugative transposons in spreading antibiotic resistance between bacteria that inhabit the gastrointestinal tract.

Teuber, M. (1995). The genus Lactococcus. B. Wood , & W. Holzapfel içinde, The Genera of Lactic Acid Bacteria (s. 173-234).

Teuber, M. (2001). Veterinary use and antibiotic resistance. Curr Opin Microbiol. , 4(5), 493-499.

van Hoek, A., Mevius, D., Guerra, B., Mullany, P., Roberts, A., & Aarts, H. (2011). Acquired Antibiotic Resistance Genes: An Overview. Front Microbiol., 2(203).

Yücel, N., & Anıl, Y. (2011). Çiğ süt ve peynir örneklerinden Staphylococcus aureus ve koagülaz negatif stafilokokların identifikasyonu ve antibiyotik duyarlılığı. Türk Hijyen ve Deneysel Biyoloji Dergisi, 68(2), 73-78.

Yalanca, I. (2009). Geleneksel et ürünlerinden izole edilen laktik asit bakterilerinin antibiyotik direncinin belirlenmesi. Yüksek lisans tezi. Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü.

Yazar: Fatma Beyza Özpınar
Gıda Yüksek Mühendisi

Bir cevap yazın