Gıda Mühendisleri Derneği > Yazılar > Blog Yazıları > Arı Ürünleri Ve Apiterapi
Yayınlayan: Hacer Açar
Kategori: Blog Yazıları
arı ürünleri

Arı Ürünleri Ve Apiterapi

Apiterapi

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) “geleneksel tıp”ı, fiziksel ve ruhsal hastalıklardan korunma, bunlara tanı koyma, iyileştirme veya tedavi etme gibi özelliklerin yanında, sağlıklı olma halinin devam ettirilmesinde kullanılan, farklı kültürlere özgü teori, inanç ve tecrübelere dayalı bilgi, beceri ve uygulamaların bütünü şeklinde tanımlar. Bu uygulamalar, bir ülkenin kendi geleneklerinin parçası olmayan ve mevcut sağlık sistemine dahil olmayan sağlık uygulamalarını kapsadığı zaman “tamamlayıcı tıp” veya “alternatif tıp” olarak adlandırılır. Bunlar arasında akupunktur, apiterapi, hidroterapi, aromaterapi, hipnoz, osteopati gibi çeşitli yöntemler bulunur. Bu yöntemlerden apiterapi ise bal arısı ürünlerinin sağlığı iyileştirmek için kullanımı şeklinde tanımlanabilir. Arı ürünlerinin en yaygın bilinenleri bal, balmumu, polen, propolis, arı sütü ve arı zehridir. Eski zamanlardan beri bal sadece gıda ürünü veya tatlandırıcı olarak değil, aynı zamanda diğer arı ürünleriyle birlikte tedavi amacı için de kullanılmıştır. Apiterapi uygulamaları çok eski zamanlara dayanır ve kökeni antik Mısır, Yunan ve Çin’ e kadar gider. Ülkemizde ise özellikle son yıllarda apiterapiyle ilgili araştırmalar artmaktadır.

Arı Ürünleri

  • Bal

Gıda Kodeksi Bal Tebliği’ne göre bal; bitki nektarlarının, bitkilerin canlı kısımlarının salgılarının veya bitkilerin canlı kısımları üzerinde yaşayan bitki emici böceklerin salgılarının, bal arısı tarafından toplandıktan sonra kendine özgü maddelerle birleştirerek değişikliğe uğrattığı, su içeriğini düşürdüğü ve petekte depolayarak olgunlaştırdığı, doğası gereği kristallenebilen doğal ürünü olarak tanımlanmıştır.

Balın yapısında 200’e yakın farklı bileşen bulunmaktadır. Bal içerdiği vitaminler, mineraller, organik asitler, flavonoidler, fenolik asitler, aminoasitler ve enzimler nedeniyle besleyici ve pek çok hastalığa karşı hem koruyucu hem de tedavi edici özellik gösteren fonksiyonel bir gıdadır. Balın kimyasal bileşimi elde edildiği coğrafyaya göre faklılık göstermekle birlikte genel olarak balın yaklaşık %82 karbonhidrat, %17 su, %0.7 mineral ,%0.3 protein, vitamin, organik asit, fenolik bileşikler ve serbest aminoasit gibi bileşenlerden oluştuğu söylenebilir.

Bal, insan sağlığı ve beslenmesinde önemli bir yer tutar. Balın en önemli özelliklerinden biri de antimikrobiyal etki göstermesidir. Balın antimikrobiyal özelliğinden ilk defa 1980’de söz edilmiştir. Balın bu özelliği yapısında bulunan iki ana kaynağa dayandırılmaktadır. Bunlardan biri; ışık ve ısı varlığında balda bulunan glukoz oksidaz tarafından üretilen hidrojen peroksidin etkisi, diğeri ise ışık ve ısıdan bağımsız olarak mikrobiyal üremeyi engelleyen nonperoksit aktivite özelliğidir. Bunun dışında bal yüksek miktarda karbonhidrat içeren bir ürün olduğundan, karbonhidratın osmotik etkisinden dolayı da antibakteriyel etki göstermektedir.

  • Balmumu

Bal mumu, bal arılarının karın bölgesinde bulunan bezler tarafından salgılanan kompleks maddelerden üretilmekte olup, yapısında çeşitli monoesterler (%35), diesterler (%14), triesterler (%3), hidroksi esterler (%12) ve uzun zincirli serbest yağ asitleri (%12) bulunmaktadır. İçerdiği bileşenler apolar özellikte olduğu için su gibi polar çözücülerde çözünmez ve memeliler tarafından da sindirilemez.

Bal mumu, bal arısı kolonisi için gıda depolama, kuluçka yetiştirme, termoregülasyon (vücut sıcaklığını kontrol eden mekanizmaların tümü) alanı olması yanı sıra, arıların iletişimine yardım eden ve birçok kirletici (patojen, toksin ve atık) için absorban özellik gösteren çok bileşenli bir üründür. Bal mumu farklı özellikleri nedeniyle pek çok sektörlerde farklı amaçlar için kullanılmaktadır.

Tarihi dönemlerde bal mumuna ait ait birçok ize rastlanılmıştır. Antik Mısır kültürü içindeki en büyük kullanım alanlarından biri de mumyalamadır. Antik Mısır’da ölülerin içine konduğu lahid kapaklarının hava almasını önlemek amacıyla bal mumunun kullanıldığı bilinmektedir. Çin’de yapılan kazılarda bulunan M.Ö. 6 yüzyıla ait turkuaz kakmalı bronz kılınç sapında bağlayıcı ajan olarak saf bal mumu kullanıldığı tespit edilmiştir.

  • Polen

Polenin insanlar tarafından ilk keşfi Eski Çin, Pers, Mısır ve Yunanistan’da olmuştur. Eski Mısırlıların ‘hayat veren toz’ olarak adlandırdığı polen, günümüzde de mükemmel bir tam besin olarak bilinmektedir. Polenin doğal ve yüksek besleyici bir gıda olması nedeniyle Avrupa’da tüketimi hızla artmaktadır. Avrupa ülkelerinde son 30 yılda yapılan bilimsel çalışmalar ve klinik testler, polenin prostat, alerjik hastalıklar ve kanser türlerine karşı etkisi üzerinde yoğunlaşmıştır.

Polen, çiçekli bitkilerin üremek amacı ile oluşturdukları biyoaktif yapılar olup, arıların beslenmesi, balların sınıflandırılması ve tedavi amacıyla kullanılmaktadır. Polenlerin protein, karbonhidrat, lipit, enzim, vitamin, aminoasit gibi bileşenlerin yanı sıra adrenalin ve noradrenalin gibi hormon niteliğindeki biyoaktif bileşenleri de içerdiği bildirilmiştir. Besin öğelerinin yanında fenolik bileşenler de içermektedir. Polenin antibakteriyel, antifungal, antioksidan ve antikanser özelliklere sahip olduğu bildirilmektedir.

Polen, insanlar tarafından günlük olarak protein, vitamin ve mineral madde ihtiyacını karşılamak için doğrudan kullanılabilmektedir. Polen dağcılık yapanlar, pilotlar ve yüksek rakımlarda çalışanlar için uygun bir besindir. Çünkü polen yüksek rakımdan kaynaklanan hastalıkların semptomlarını azaltmakta ve uyumu artırmaktadır. Polen sadece sağlık için değil başka amaçlar için de kullanılır. Örneğin hava kirliliğinin saptanmasında oldukça bilgi vericidir. 1980’li yıllardan günümüze kadar yapılan çalışmalar bal arıları tarafından toplanan polenlerin ortamın hava kirliliğini gösteren metaller, ağır metaller ve radyoaktif maddeler açısından önemli ipuçları taşıdığını göstermiştir.

  • Propolis

Propolis, geleneksel tıpta bal ile birlikte yüzyıllar boyunca kullanılmış değerli arı ürünlerinden biridir. Arılar propolisi kovandaki çatlak ve yarıkların kapatılmasında, kovanın dezenfeksiyonunu sağlamada, çerçevelerin ve kovan içi peteklerin yapıştırılmasında ve onarılmasında, peteklerdeki yavru gözlerinin propolis ile kaplayarak dezenfeksiyonunu sağlamada, kovan girişinin havalar soğumadan önce propolis ile kapatılarak arıların soğuktan muhafazasında ve kovana yabancı canlıların girişinin engellenmesinde veya kovana giren ve kovandan atılamayacak büyüklükte olan yabancı canlıları öldürdükten sonra mumyalanarak kokuşmasının önlenmesi amacıyla kullanılırlar.

Propolis, bal arılarının bitkilerden topladıkları reçineleri tükürük salgıları ve bal mumu ile karıştırarak ortaya çıkardıkları bir üründür. Propolisin yapısı genel olarak %50 reçine, %30 bal mumu, %10 uçucu yağ, %5 polen ve %5 diğer organik bileşenlerden oluşmaktadır. Propolis, veterinerlik ve insan sağlığıyla ilgili kullanımlarında geniş yelpazaye sahip olan doğal bir üründür. Propolisin en önemli aktif bileşenleri arasında aromatik asitler, fenolik maddeler, özellikle flavonoidler (flavonlar, flavonoller, flavononlar) ve fenolik asit gibi bileşenler bulunmaktadır. İlk kez Yunanlılar tarafından keşfedilen propolis doğal bir antibiyotik kaynağı olarak kullanılmıştır.

Propolis tedavi edici olarak, kardiovasküler ve kan dolaşım sistemi, solunum yolları enfeksiyonları, diş sağlığı, deri tedavileri (doku yenileme, ülser, egzama), yanık tedavileri, kanser tedavisi, bağışıklık sistemi tedavisi ve sağlığı, sindirim rahatsızlıkları gibi pek çok alanda kullanılır.

Antibiyotiklerin yanlış kullanımdan dolayı etkisini yitirdiği günümüzde, propolis insanları çeşitli hastalıklara karşı koruyan en iyi doğal savunma yöntemlerinden biridir.

  • Arı Sütü

Arı sütü ilk kez Huber adlı bilim adamı tarafından ortaya konan 1972 yılında ‘Gelee Royale’ olarak tanımlanmıştır. Genç işçi arıların kafalarında bulunan salgı bezi dokularından (hypopharyngeal) salgılanmaktadır.

Arı sütü, 5-15 günlük işçi arıların ana arıyı ve genç larvaları beslemek için kafalarındaki yutak altı salgı bezlerinden salgıladıkları özel bir sıvıdır. Arı sütü viskoz yapıda jelimsi bir maddedir. Kısmi olarak suda çözünür ve yoğunluğu 1.1 g/ml’dir. Rengi beyazımsıdan sarıya değişir, depolama süresiyle sarılık artar. Arı sütü içerdiği yüksek orandaki proteinler, aminoasitler, lipitler, vitaminler ve şekerler ile yüksek besleyici özelliğe sahip önemli arı ürünlerinden biridir. Arı sütünün insan vücuduna olan yararlarından bazıları şunlardır: Hafızayı güçlendirme, fiziksel performansı artırma, deri yenilenmesine yardımcı olma, kan damarlarını genişletme, kan basıncını düşürme, tümör oluşumunu engelleme, gelişme ve büyümeyi teşvik edici ve hormonal düzenleyici olarak rol alma. Bunların yanında arı sütü antialerjik, antioksidatif, antibakteriyel ve antiviral özellikler gibi önemli özelliklere de sahiptir.

  • Arı Zehri

Arı zehri, işçi arıların iğneleri ile bağlantılı olan iki salgı bezi tarafından üretilir. İşçi arı, kovan savunması ve yiyecek arama işleri ile ilgilenmeye başladığında arı zehrinin üretimi maksimum seviyeye ulaşır. İşçi arılarda zehir miktarı fazla iken yaşlandıkça zehir üretimi azalır. Ana arının zehir üretimi ise tehlike anında en yüksek seviyede olur çünkü diğer kraliçe arılarla olabilecek ani savaş ve mücadelelere hazırlıklı olmak zorundadır.

Bal arısı soktuğunda, normalde zehir kesesinde bulunan zehirin tümünü vücuda enjekte etmez. Sokma işlemi ile birlikte zehir kesesi, kaslar ve sinir merkezi de dahil olmak üzere sokma düzeneğinin hepsini kaybeder. Bu kaslar bir süre daha zehir kesesi boşalıncaya kadar zehir enjekte etmeye devam eder. Arı sokmasından sonra genelde bölgesel ağrı, kızarıklık, ödem ile kendini gösterir fakat arı alerjisi olan bireylerde anaflaktik şok ile ölüme neden olabilir. (Anaflaksi, aniden ortaya çıkan, vücudu etkileyen, kısa sürede ölümle dahi neticelenen, şiddetli antijen-antikor tepkimesidir. Kişinin duyarlı olduğu bir ürünle (alerjen) karşılaşması sonucu ortaya çıkan anaflaksinin kısa sürede ortaya çıkardığı şiddetli belirti ve bulgulara anaflaktik şok denilmektedir.)

Arı zehri sırt ağrıları, deri hastalıkları ve romatizma tedavisinde geleneksel olarak kullanılan bir ürün olmakla birlikte yapılan çeşitli çalışmalarda prostat, karaciğer ve meme kanserine de karşı antikanserojenik özellik gösterdiği ortaya konulmuştur.

KAYNAKLAR

Anonim., 2020. Türk Gıda Kodeksi Bal Tebliği (2020/7). Tarım ve Orman Bakanlığı, 22 Nisan 2020 Tarih ve 31107 Sayılı Resmi Gazete, Ankara.

Aydın, Y., Tekeoğlu, İ., 2018. Tamamlayıcı Tıp ve Güncel Apiterapi Uygulamaları . Journal of Biotechnology and Strategic Health Research, 2(2), 64-73.

Kumova, U., 2002. Önemli Bir Arı Ürünü: Propolis. Uludağ Arıcılık Dergisi, 2(2) , 10-24. 

Mutlu, C., Erbaş, M., Arslan Tontul, S., 2017. Bal ve Diğer Arı Ürünlerinin Bazı Özellikleri ve İnsan Sağlığı Üzerine Etkileri . Akademik Gıda, 15(1), 75-83.

Onbaşlı, D., 2019. Apiterapi ve İnsan Sağlığı Üzerine Etkileri. Erciyes Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dergisi, 16(1) , 49-56.

Sorucu, A., 2019. Arı Ürünleri ve Apiterapi. Veteriner Farmakoloji ve Toksikoloji Derneği Bülteni, 10(1) , 1-15. 

Topal, E., Ceylan, Ö., Kösoğlu, M., Mărgăoan, R., Cıpcıgan, M., 2020. Bal Mumunun Yapısı, Kullanım Alanları ve Bazı Temel Sorunları. Uludağ Arıcılık Dergisi, 20(2), 209-220.

Yazar: Hacer Açar
Van YYÜ/ Gıda Mühendisliği Yüksek Lisans Öğrencisi

Bir cevap yazın