Gıda Mühendisleri Derneği > Yazılar > Basında Biz > Genel Başkanımız Abdussamed Boyu’nun Gıda Güvenilirliği ve Muhtemel Gıda Krizi Hakkında Önce Vatan Gazetesine Yaptığı Açıklama
Yayınlayan: admin
Kategori: Basında Biz

Genel Başkanımız Abdussamed Boyu’nun Gıda Güvenilirliği ve Muhtemel Gıda Krizi Hakkında Önce Vatan Gazetesine Yaptığı Açıklama

Küresel nüfus artmaya devam ettikçe, gıda güvenilirliği ile ilgili endişeler de artmaktadır. Gıda kaynaklı hastalıkların kontaminasyonu ve bunların salgınlara dönüşmesi, yanlış etiketleme ve yanlış reklam sorunlarına kadar, günümüzde gıda endüstrisinin karşı karşıya olduğu sorunlar oldukça fazla ve karmaşıktır.

Dikkat çeken sorunlardan bir tanesi de antibiyotik direncinin artmasıdır. Hem insanların tedavisinde hem de hayvancılıkta antibiyotiklerin aşırı ve yanlış kullanımı, tedavi edilemeyen süper mikroorganizmaların gelişmesine yol açmıştır. Bu antibiyotiğe dirençli bakteriler gıdayı kirletebileceğinden ve ciddi enfeksiyonlara neden olabileceğinden, bunun gıda güvenilirliği üzerinde ciddi etkileri bulunmaktadır. Diğer bir önemli endişe, gıda üretiminde pestisitlerin ve diğer kimyasalların kullanılmasıdır. Bu maddeler insan sağlığına zararlı etkileri olabileceği gibi çevreye de zarar verebilmektedir. Ayrıca, genetiği değiştirilmiş organizmaların (GDO) tarımda yaygın olarak kullanılması, bu ürünlerin hem insan sağlığı hem de çevre üzerindeki uzun vadeli etkileri konusunda endişeleri artırmıştır.

Gıda etiketleme ve yanlış reklam konusu da artan bir endişe kaynağıdır. Bazı şirketler, ürünlerinin besin içeriği veya sağlık açısından yararları hakkında yanlış veya yanıltıcı iddialarda bulunarak tüketicileri yanıltmaktadır. Bu, tüketiciler arasında kafa karışıklığına ve güvensizliğe yol açabileceği gibi, insanların yanlış bilgilere dayalı beslenme seçimleri yapması durumunda sağlık sorunlarına da yol açabilmektedir. Gıda endüstrisi, ithal ürünlerin güvenliğini sağlama konusunda da zorluklarla karşı karşıya kalmaktadır. Artan küresel gıda ürünleri ticareti ile bu ürünlerin yerel olarak üretilen ürünlerle aynı güvenlik standartlarını karşılamasını sağlamak zor olabilmektedir. Bu, özellikle daha az katı olan düzenlemelere ve denetime sahip ülkeler için geçerli bir durumdur.

Tüm bu sorunları ele almak için hükümetler, karar vericiler ve gıda endüstrisi, gıda güvenilirliğini iyileştirmek yolunda adımlar atmaktadır. Ancak bu atılan adımların karşılığını bulabilmesi için tüm bu paydaşların katkısıyla daha sıkı düzenlemelerin ve gözetimin uygulanması, sorunları tespit etmek, önlemek için yeni teknolojilere yatırım yapılması ve gıda endüstrisinde çalışanlar için eğitimlerin arttırılması gerekmektedir. Bununla birlikte, tüketicilerin kendi gıda güvenliklerini sağlamada aktif rol almaları da önemlidir. Buna örnek olarak, gıda ürünlerinin geri çağırmalarına ve salgınlara karşı dikkatli olmayı, doğru bilgi için gıda etiketlerini kontrol etmeyi, çiğ veya az pişmiş etler gibi belirli gıdalarla ilişkili potansiyel risklerin farkında olmayı gösterebiliriz.

Gıda israfı sorunu da önemli bir endişe kaynağıdır. Her yıl milyarlarca kilo gıda ya bozulduğu için ya da marketlerin katı görsel standartlarını karşılamadığı için çöpe atılmaktadır. Bu sadece kaynakları israf etmekle kalmamakta, aynı zamanda dünyadaki açlığa ve gıda güvensizliğine de maalesef katkıda bulunmaktadır. Dünya nüfusu benzeri görülmemiş bir hızla artmaya devam ederken, uzmanlar küresel gıda arzının buna ayak uyduramayabileceği konusunda uyarıda bulunmaktadır. Birleşmiş Milletlere göre, dünya nüfusunun 2050 yılına kadar neredeyse 10 milyara ulaşması beklenmekte ve bu da gıda arzı da dahil olmak üzere gezegenimizin kaynakları üzerinde büyük bir baskı oluşturmaktadır. Bir diğer durum da ete olan talebin artması ve bunun da dünya kaynaklarını zorlamasıdır. Hayvancılık, büyük miktarlarda toprak, su ve yem gerektirmekte ve bir yandan da sera gazı emisyonlarına önemli bir katkıda bulunmaktadır. Gelecekte gıda krizine sebep olabilecek etkenlerden biri de nüfus artışının ekilebilir alanların azalmasına yol açmasıdır. Şehirler ve kasabalar genişledikçe, tarım arazilerinin üzeri asfaltlanmakta ve bu da artan nüfusu beslemek için gereken mahsullerin yetiştirilmesini zorlaştırmaktadır. Kuraklık, sel ve aşırı hava olayları daha sık hale geldikçe, iklim değişikliği de bazı bölgelerde mahsul yetiştirmeyi daha da zorlaştırmaktadır.

Bu riskleri azaltmak için uzmanlar, sürdürülebilir tarım uygulamalarına geçiş çağrısında bulunmaktadır. Buna pestisit ve gübre kullanımının azaltılması, ürün çeşitliliğinin teşvik edilmesi ve hassas tarım ve dikey tarım gibi yeni teknolojilere yatırım yapılması da dahildir. Ek olarak, hükümetler ve özel sektör, mahsul verimini artırmak ve yeni gıda kaynakları yaratmak için araştırma ve geliştirmeye yatırım yapmalıdırlar.

Sonuç olarak, aşırı nüfustan kaynaklanan potansiyel gıda krizi, çok yönlü bir yaklaşım gerektiren karmaşık bir konudur. Bu olumsuzlukları önlemek adına, sürdürülebilir tarım uygulamalarına yatırım yapmaktan ve gıda israfını azaltmaktan, araştırma ve geliştirmeye yatırım yapmaktan küçük ölçekli çiftçileri desteklemeye kadar, artan nüfusa rağmen gıda güvenilirliğini sağlamak için atılması gereken bir dizi adım bulunmaktadır. Gelecekte ülkemizi ve tüm dünyayı etkileyecek olan gıda krizini önlemek için hükümetlerin, karar vericilerin, özel sektörün ve tüketicilerin hiç vakit kaybetmeden harekete geçmesi oldukça önem arz etmektedir.

Yazar: admin

Bir cevap yazın